English French German Spain Italian Dutch Russian Portuguese Japanese Korean Arabic Chinese Simplified

27 Şubat 2011 Pazar

RADYASYON VE ZARARLARI


Radyasyon Nedir ?

18Hepimizin bildiği gibi maddenin yapı taşı atomdur. Atom ise proton ve nötronlardan oluşan bir çekirdek ve çekirdeğin etrafında dönen elektronlardan oluşmaktadır. Eğer herhangi bir maddenin atom çekirdeğindeki nötronların sayısı proton sayısından fazla ise çekirdekte kararsızlık oluşur ve fazla nötronlar parçalanır. Bu parçalanma sırasında ortaya alfa, beta, gama adı verilen ve çıplak gözle görülmeyen ışınlar çıkar. Bu ışınlara “radyasyon” denir.
Malesef günümüzde doğal olarak ya da teknolojik gelişmeler sonucu üretilen bir çok cihaz radyasyon yaymaktadır. Radyasyon yayan bu maddelere ise radyoaktif madde denir. Biz hiç farkında olmadan organlarımız, dokularımız sürekli olarak radyasyonla etkileşime girmektedir. Bu etkileşim bazen gözle görülür durumlarda olurken bazen de hiç haberemiz olmadan vücudumuzu etkilemektedir.
Radyasyon, dalga, parçacık veya foton olarak adlandırılan enerji paketleri ile yayılan enerjidir ve daima doğada var olan, birlikte yaşadığımız bir olgudur. Radyo ve televizyon iletişimini olanaklı kılan radyodalgaları, endüstride kullanılan x-ışınları ve güneş ışınları günlük hayatımızda alışkın olduğumuz radyasyon çeşitleridir.
Radyasyon ilk çağlardan beri vardır ancak insanlığın radyasyonu keşfetmesi 1896′da Fransız fizikçi Henri Becquerel’ın uranyum tuzunun ışınlar yaydığını farketmesiyle gerçekleşmiştir. Teknolojinin ve sanayinin gelişmesiyle de uranyum elementi kullanılmaya başlanmış ve radyasyonun etkileri giderek artmıştır.
Radyasyon Çeşitleri
A.İyonlaştırıcı Radyasyon: Girdiği ortama iyonları ayrıştıran radyasyonlara denir. İki tip iyonlaştırıcı radyasyon vardır;
1) Elektromanyetik radyasyonlar: Gama (Y) ve X ışınları elektromanyetik radyasyonlardır. Bunlar yüksek frekanslı görünen ışık ve radyo dalgaları gibi elektromanyetik dalgalardır ve dalga boyları çok küçük olmasına rağmen enerjileri yüksektir.
  • Gama (Y) Işınları: Manyetik alanda sapmadıkları için belirli bir elektrikle yüklü değillerdir. Gama ışınları elektromanyetik dalgalardan meydana gelmiştir. Radyoaktif bozunmalar ya da nükleer reaksiyonlar sonucu oluşan kararsız atom çekirdeklerinden yayılan bir çeşit elektromanyetik ışınlardır.
  • X Işınları: Hızlandırılmış yüksek atom numaralı elektronlar hedef seçilen atomların çekirdeklerine yaklaştıklarında, yavaşlamalar olur. Bu yavaşlamalar sonucu x ışınları oluşur.
2) Parçacıklı Radyasyon:
  • Alfa (α) Işınları: (+) yüklü parçacıklardan oluşur. Bu yöndeki çalışmalar alfa ışınlarının artı yüklü helyum çekirdeklerinden (He++) meydana geldiğini göstermiştir. Bir kağıt parçası veya cildimiz tarafından durdurulabilir.
  • Beta (β) Işınları: (+) ve (-) elektrik yüklerinden meydana gelmişlerdir. İnce bir su,metal levha yada cam tabakası bu elektronları durdurmak için yeterlidir.
Alfa ve beta ışınları atomun çekirdeğinden kaynaklanan radyoaktif ışınlardır. Her iki ışın da belirli bir kütleye sahiptir. Alfa ve beta ışınları kütleleri ve elektriksel yüklerinden dolayı, X ve gama ışınlarına göre, maddelere daha az nüfuz ederler. Ancak, bu ışınların iyonlaştırıcı etkileri daha fazladır. Nötron ve proton ise kütleleri alfa ışınlarının dörtte biri kadar olan nükleer taneciklerdir. Çeşitli nükleer reaksiyonlar sırasında çekirdekten kopan nötron ve protonlar insan sağlığı için en tehlikeli radyasyonlardır. Özellikle nötron, elektrik yükü olmadığından çok büyük nüfuz etme özelliğine sahiptir. Radyoaktif ışınların insan vücuduna etkisi bu ışınların hareketleriyle ilgilidir.
Serbest Nötronlar: Bunlar radyasyonla oluşan yüksüz parçacıklardır.Bu nedenle her maddeye kolayca girebilirler.Bunların doğrudan iyonlaştırıcı özellikleri yoktur. Ancak bu serbest nötronların,girdikleri maddelerin nötronları ile etkileşimleri sonucu, α β γ ve x ışınları gibi ışınımlar oluştururlar. Bu ışınlar ise etkileşme sonucu girdiği maddenin atomundan koparak iyonlaşmayı gerçekleştirir.
B.İyonlaştırıcı Olmayan Radyasyonlar:
1.Optik Radyasyonlar:
  • Ultraviyole ışınları: Asıl kaynağı güneştir. UV ışınları güneş tam doğarken bolca yayılmaktadır. UV ışınları beyaz elbise giyilerek engellenebilir. Bazen bu ışınlar kar veya kumdan yansıyarak kar ve güneş körlüğü yapabilir. UV’nin derine inmesi (giriciliği) az olduğu için büyük oranda deri ve gözleri etkilemektedir. Bu nedenle deri kanserlerinin %80’i UV ışınlarından kaynaklanmaktadır.

2.EMR Nitelikli Radyasyonlar:
 Radyo dalgaları, mikrodalgalar, mobil ve cep telefonları, radyo FM ve TV vericileri, radarlar, trafolar, bilgisayarlar, akım taşıyan kablolar bu gruba girmektedirler.


Radyasyonun Zararları
28Yukarıda bahsettiğimiz iyonlaştırıcı radyasyon, hücrenin genetik materyali olan DNA’yı parçalayabilecek kadar enerji taşımakta ve DNA’nın parçalanmasıyla hücreler ölmektedir. Bunun sonucunda doğal olarak dokular zarar görür ve kansere yol açabilir.
Çevreye rastgele atılan radyoaktif maddeler insan, hayvan ve bitki sağlığına olumsuz etkiler yaparak çevreyi ve ekolojik dengeyi bozmaktadır. Ayrıca radyasyon canlıda genetik değişikliklere ya da vücutta kalıcı değişikliklere sebep olabilir. Radyasyonun etkileri cins, yaş ve organa göre değişmekle birlikte, çocuklar ve gelişme çağındaki gençlerde genellikle gözü etkileyerek görme bozukluğu, katarakt gibi rahatsızlıklara neden olmaktadır.
Radyasyonun etkileri zamanla ortaya çıkmaktadır. Geçmişte yapılan nükleer silah denemelerinden dolayı radyoaktif maddelerle yüklenmiş toz bulutları, atmosferin yüksek tabakalarına ve stratosfere yerleşerek, radyoaktif yağışlar halinde yavaş yavaş yeryüzüne inmekte ve çevrenin, özellikle yüzeysel suların kirlenmesine sebep olmaktadır.
Radyasyonun çevreye zararları sınır tanımaksızın yayılmakta ve kilometrelerce uzağa etki etmektedir. En basit örnekle ukraynadaki çernobil kazası sadece ukraynada oluşan bir kaza olarak kalmamış birçok bölgeyi etkiledeği gibi Karadeniz bölgesini de etkilemiştir.
3

TERMAL KAMERALAR NASIL ÇALIŞIR?


Infrared termografi, termal görüntüleme, termografik görüntüleme, termal video olarak isimlendirilen bu alan, infrared görüntüleme biliminin bir parçasıdır. Termografik kameralar elektromanyetik spektrumun kızılötesi aralığındaki ( yaklaşık 900-14000 nanometre ) ışınımları tespit ederek gözle görülmeyen bu ışınımları gözle görülebilecek bir hale getirir.
Tüm nesneler vücut sıcaklıklarından dolayı az veya çok kızılötesi ışınım gerçekleştirirler. Termografi sayesinde bu görünmez ışınlar görünür hale getirilebilmektedir. Cisim tarafından yapılan yayınım arttıkça sıcaklıkta artacaktır. Bu yüzden termografi sayesinde değişik sıcaklıkları farkedebilmek mümkün hale gelmektedir. Sıcaklığı yüksek nesneler soğuk nesneler önünde kolaylıkla farkedilebilmektedir. Bu yüzden insan gibi sıcak kanlı canlılar dış ortamda termal kamera ile kolaylıkla tespit edilebilmektedirler. Bu özellikleri sayesinde termal kameralar özellikle askeri alanlarda büyük bir kullanım alanı bulmuşlardır.
Termal kamera analiz sistemi
Infrared termografitermal videotermografik görüntüleme
termal görüntülemeTermal görüntülemenin birçok kullanım alanı bulunmaktadır. Örneğin askeri alanda, ateş edilen bölgenin tespiti, kişi tespiti, araç ve uçak tespiti gibi uygulamalarda kullanılabilmektedir. Bunun yanısıra termal görüntüleme enerji iletim hatlarının analizi, havalandırma sistemleri analizi, bina yapımı, ısı sızdırmazlık testleri gibi birçok alanda kullanılabilmektedir.



Modern termal kameraların görüntüleri ve kullanımları normal kameralarla benzerlikler taşımaktadır. Normal kameralarda kullanılan CCD ve CMOS imaj sensörleri görünebilir ışıkları alabilecek şekilde tasarlanmışlardır, infrared ışığa karşı duyarlı değildirler. Bu yüzden birçok termal görüntüleme kamerası özellikle bu iş için üretilmiş focal plane arrays ( FPA ) imaj sensörler kullanmaktadırlar. FPA’ lar daha uzun dalgaboylarına cevap verebilmektedirler. En çok kullanılan FPA çeşitleri InSb, InGaAs, HgCdTe ve QWIP’ tir. Çözünürlükleri normal optik kameralardan düşüktür. En sık kullanılan çözünürlük değerleri
- 160×120
- 320×240
- 640×512
Çözünürlük arttıkça maliyet oldukça artmaktadır. Termografik kameralar görünür spektrumu gösteren kameralara göre oldukça pahalıdır ve en son modelleri genellikle ithalat sınırlamalıdırlar. Eski nesil ışınımölçerler ( Bolometre ) veya daha duyarlı modeller ( InSb gibi ) kriyojenik soğutma isteyebilmektedirler. Bu işlem minyatür stirling döngülü buzdolapları veya likit nitrojen ile yapılabilmektedir.

Termal Enerji
Termal görüntülemede bir cisim tarafından yayılan, iletilen ve yansıtılan kızılötesinin tamamı gösterilmektedir. Bu yüzden bu yolla cismin sıcaklığı ile ilgili kesin bir değer bulunması oldukça zordur özel matematiksel hesaplamalar ister.
Toplam Enerji = Yayılan Enerji + İletilen Enerji + Yansıtılan Enerji
Bir termal kamera ile bakıldığında görülen enerji toplam enerjiyi göstermektedir.
Yayılan Enerji : Genellikle ölçülmek istenilen enerjidir.
İletilen Enerji : Uzak bir termal kaynaktan gelip içinden geçen enerji
Yansıtılan Enerji :Uzak bir termal kaynaktan gelip cismin yüzeyinden yansıyan enerji
Termal kamera ile elektrik arızasının tespiti
Eğer cisim bulunduğu ortamdan daha yüksek bir sıcaklığa sahipse termodinamiğin ikinci yasasına bağlı olarak sıcak cisimden soğuk cisme doğru bir ısı akışı gerçekleşecektir. Bu yüzden eğer termografisi alınacak ortamda soğuk bir alan varsa bu cisim sıcak cisim tarafından yayılan radyasyonu emecektir. Bu cisimlerin yayma ve emme yeteneklerinin her ikisine de emissivity denmektedir. Dış ortam şartlarında ısı iletimine neden olan rüzgarın varlığı da gözönüne alınmalıdır.
Termografik kamera ilk adım olarak insan gözünün göremeyeceği elektromanyetik ışınımları görecek daha sonra çeşitli matematiksel algoritmalar kullanıp bunu gözle görülebilir bir resme dönüştürüp genellikle JPG formatında kaydedecektir.
Emissivity
Malzemelerin termal ışınım yayma yeteneklerine emissivity denmektedir. Her materyalin ayrı bir emissivity değeri bulunmaktadır. Bu değer 0.00 ( iletimsiz ) ile 1.00 ( tam iletimli ) arasında değerlendirilmektedir.
Bir cismin sıcaklık ölçümünün yapılabilmesi için kameraya ortamdaki cisimlerin emissivity değerleri girilmiş olmalıdır. Kamera algoritması bu değerlere göre gerçek sıcaklığı hesaplayacaktır.
Termografi kameraları -50 santigrat derece ile 2000 santigrat derece aralığında kızılötesi ışınımı tespit edebilmektedir. Böylece bir cismin kızılötesi ışınımını tespit edebilmek için eski IR film teknolojisinde olduğu gibi min. 250 santigrat derece olması gerekmemektedir.
Pasif ve Aktif Termografi
Mutlak sıfır sıcaklığının üzerindeki tüm cisimler infrared radyasyon yaymaktadırlar. Bu yüzden termal varyasyonları ölçmenin en mükkemmel yolu infrared görüntü cihazları kullanmaktadır. Bu cihazlardan en yaygın kullanılanları ise FPA infrared kameralardır. Bu kameralar orta ( 3 to 5 μm ) ve uzun (7 to 14 μm) dalga boylarını tespit edebilmektedir.
Pasif termografidie ilgilenilen cisim arka planından doğal olarak daha soğuk veya daha sıcaktır. Aktif termografide ise termal kontrast oluşturmak amacıyla harici bir enerji kaynağı gerekmektedir.
Termografinin Avantajları
- Görünür bir resim verdiği için büyük bir alanın sıcaklığı karşılaştırılabilir.
- Gerçek zamanlı olarak hareketli hedefleri yakalayabilme yeteneği vardır.
- Arıza sonucu ısınmaya başlamış ve yüksek sıcaklık nedeniyle bozulabilecek malzemelerin bulunması sağlanabilir.
- Diğer metodlarla ölçüm yapılamayacak kadar tehlikeli yerlerde ölçüm ve gözlem yapabilmeye imkan tanımaktadır.
Termografinin Dezavantajları
- Az sayıda üretilmeleri nedeniyle fiyatları oldukça yüksektir ( 6000 usd ve üzeri )
- Tecrübeli bile olsanız görüntüleri tercüme etmek zor olabilmektedir.
- Doğru sıcaklık ölçümleri, emissivity ve diğer yüzeylerden meydana gelen yansımalar nedeniyle engellenmektedir.
- Sadece yüzey sıcaklığını ölçebilir.
Uygulamalar
- Medikal görüntüleme
- Veterinerlik uygulamaları
- Gece görüş sistemleri
- Araştırma projeleri
- Proses kontrolü
- Askeri savunma ve güvenlik amaçlı
- Kimyasal görüntüleme
- Volkan inceleme sistemleri
- Durum gözleme sistemleri

HAYALET ÜNİFORMA


Mehmetçik, Türk mühendislerin geliştirdiği yeni nesil görünmez üniformalar sayesinde termal kamera ve dürbünlerle görülemeyecek

Türk mühendisler, savunma sanayinde birçok ilkten sonra bir hayali gerçekleştirdi. Güneydoğu Anadolu'daki birliklerde görevli, terörle mücadele eden Türk askeri görünmez oldu. Tamamen Türk mühendisler tarafından üretilen "Gümüş" görünmez kumaşlar sayesinde Mehmetçik, uydu ya da radarlar tarafından tespit edilemeyecek. Hayalet üniformalar, geçen yıl itibariyle envantere girmeye başladı.

GECE KULLANILACAK 

TSK'nın gece harekatlarında kullanılacak yüzde 99.9 saf gümüşten üretilen hayalet üniformalar, düşman unsurlar tarafından yer belirlemek için kullanılan termal kamera ve gece görüş dürbünlerine yakalanmıyor. Bu teknolojiyle gece harekatlarının başarısı 2 katına çıkacak. Gümüş kumaş, radyasyonun etkilerinden korunmak için sivil hayatta da kullanılıyor. Ceket ya da gömleklerin vücuda değen kısmına yerleştirilen Tex-Therm kumaş, özellikle cep telefonunun yaydığı radyasyon dalgalarının vücut ile temas etmesini engelliyor. Tex-Therm teknolojili kumaşlar alev geciktiricilik özelliği sayesinde, yanmaya karşı da dayanıklı, ayrıca zararlı haşerelere karşı korunmalı olması

SIRADA NESNELER VAR 

Görünmez elbiseyi üreten Öztek firması, 8 yıldır bir başka proje üzerinde çalışıyor. Hacettepe Üniversitesi ile ortak yürütülen "Gizlem ağı" projesi nesnelerin de görünmez kılınmasını hedefliyor. "Gizlem ağı", nesnelerin şeklini değiştirerek göz yanılsaması sağlıyor. Örneğin bir tank, ağaç olarak görünüyor. Askeri araçlar, radarlar tarafından tespit edilemiyor. Multispektral Kamuflaj adı verilen teknoloji ABD, Almanya ve Fransız ordularında da kullanılıyor.

19 Şubat 2011 Cumartesi

YER ÇEKİMİ KUVVETİ




Cisimleri Dünya’nin merkezine dogru çeken kuvvet. Yer çekimi kuvveti, Ay’i Dünya çevresinde yörüngede tutar ve Ay’in yörüngeden kurtularak uzayda uzaklasmasini önler. Bir cisme etki eden yer çekimi kuvvetine o cismin agirligi denir.

Hiz verilmeden yüksekten birakilan cisimler, agirliklari nedeniyle yere dogru hareket ederler. Bu harekete serbest düsme denir. Cisimleri harekete geçirebilmek için kuvvet uygulamak gerekir. Ancak serbest birakilan bir cisme kuvvet uygulandigi zaman bile cisim düsmeye devam eder. Bunun nedeni yer çekimi kuvvetidir. Serbest düsen cisimler, Newton’un Ikinci Hareket Yasasi’na göre ivme kazanir. Buna yer çekimi ivmesi denir. Serbest düsen cisimler yer çekimi ivmesinin etkisiyle düzgün hizlanarak yere düser. Yer çekimi kuvveti sabit oldugu için yer çekimi ivmesi de sabittir; yani düsen bir cismin hizinin artis hizi, hep ayni kalir ve cisim düstügü sürece her geçen saniyede hizi ayni miktarda artar.

Agirlik, Newton’un genel çekim yasasina göre çekim kuvvetleri sonucu olusan bir büyüklüktür. Yeryüzünde yerin merkezinden uzaklastikça cisimlerin agirligi azalir. Bir cismin agirligi (G) o cismin kütlesi (m) ile bulundugu yerin çekim ivmesi (g) çarpilarak hesaplanir. Bir cismin agirligi, bulundugu yere göre degisir. Ay’in kütlesi ve yariçapi Dünya’ya göre daha küçüktür. Bu yüzden bir cismin Ay’daki agirligi Dünya’daki agirliginin yaklasik 1/6’si kadardir. Bir cismin kütlesi de madde miktarinin bir ölçüsüdür ve ayirt edici bir özelliktir. Hiç degismez. Dünya’dan Ay’a dogru gidildikçe Dünya’nin çekim kuvveti azalir ve Ay’in çekim kuvveti artar. Bu iki çekim kuvvetinin esit oldugu yerde cismin kütlesi degismedigi hâlde agirligi sifir olur.

Yer çekimi kuvvetinin, cismin kütlesine ve cismin yerin merkezine olan uzakligina baglidir. Cismin kütlesi arttikça cismin üzerindeki yerin çekim kuvveti de artar. Kütleler arasindaki çekim kuvvetiyle ilgili olarak Newton, günümüzde de geçerli olan Genel Çekim Yasasi’ni bulmustur. Bu yasaya göre, herhangi iki cisim birbirini, kütleleri çarpimiyla dogru orantili, kütle merkezlerini birlestiren uzakligin karesiyle ters orantili bir kuvvetle çeker.

F : Kütle çekim kuvveti
m1 : Birinci cismin kütlesi
m2 : Ikinci cismin kütlesi
G : Evrensel çekim sabiti
d : Kütle merkezleri arasindaki
uzaklik

NEWTON KİMDİR?



Bir Çiftci olan babası o doğmadan üç ay önce ölmüştü. Oniki yaşında Grantham’da king’s School’a yazılan Newton bu okulu 1661′de bitirdi. Aynı yıl    Cambridge Universite’sindeki Trinity Kolleje girdi. Nisan 1665 ‘te bu okuldan lisans derecesini aldı. Lisansüstü çalışmalarına başlıyacağı sırada ortalığı saran veba salgını yüzünden üniversite kapatıldı.
Salgından korunma amacıyla annesinin çiftliğine sığınan Newton burada geçirdiği iki yıl boyunca en önemli buluşlarını gerçekleştirdi. 1667′de Trinity Kolleje öğretim üyesi olarak döndüğünde diferansiyel ve integral hesabın temellerini atmış,beyaz ışığın renkli bileşenlerine ayrıştırılabileceğini saptamış ve cisimlerin birbirlerini, uzaklıklarının karesi ile ters orantılı olarak çektikleri sonucuna ulaşmıştı.Çekingenliği yüzünden Newton her biri bilimde devrim yaratacak nitelikteki bu buluşların çoğunu uzun yıllar sonra (örneğin diferansiyel ve integral hesabı 38 yıl sonra) yayımlamıştır.Lisansüstü çalışmasını ertesi yıl tamamlayan Newton 1669′da henüz 27 yaşındayken Cambridge Universite’sinde matematik profesörlüğüne getirildi.1671′de ilk aynalı teleskopu gerçekleştirdi, ve ertesi yıl Royal Society   üyeliğine seçildi. Royal Society’ye sunduğu renk olgusuna ilişkin bidirisinin eleştirilere hedef olması , özellikle Robert Hooke tarafından şiddetle eleştirilmesi üzerine  Newton tümüyle içine kapanarak, bilim dünyasıyle ilişkisini kesti. 1675′de sunduğu gene optik konusundaki iki bildirisi yeni tartışmalara yol açtı. Hooke makalelerdeki bazı sonuçların kendi buluşu olduğunu ,Newton’un bunlara sahip çıktığını öne sürdü.Bütün bu tartışma ve eleştiriler sonucunda 1678′de  ruhsal bunalıma giren Newton ancak yakın dostu ünlü astronom matematikçi Edmond Halley’in çabalarıyla altı yıl sonra bilimsel çalışmalarına geri döndü.
Cambridge Universite’sinde katolikliği yaygınlaştırma ve egemen kılma çabalarına karşı başlatılan direniş hareketine öncülük eden Newton, kral düşürüldükten sonra 1689′da üniversitenin parlamento daki temsilciliğine seçildi. 1693′de yeniden bir ruhsal bunalıma girdi ve yakın dostlarıyla, bu arada Samuel pepys ve John locke ile arası bozuldu.Iki yıl süren bir inziva döneminden sonra sağlığına yeniden kavuştuysada bundan sonraki yaşamında bilimsel çalışmaya eskisi gibi ilgi duymadı.Daha sonra 1699′da Fransız Bilimler Akademi’sinin yabancı üyeliğine 1703′de Royal Society’nin başkanlığına seçildi.
Gelmiş geçmiş bilim adamlarının en büyüklerinden biri olarak kabul edilen Newton matematik ve fizikte çok önemli buluşlar gerçekleştirdi. Matematikte (a+b)ª  ifadesinin üstel seriye açınımını veren genel ikiterimli teoremini  buldu. Newton’un bilime en büyük katkısı mekanik alanındadır. Merkezkaç kuvvet yasası ile Kepler yasalarını birlikte ele alarak kütleçekim yasasını ortaya koydu. Newton hareket yasaları olarak bilinen eylemsizlik ilkesi, kuvvetin kütleyle ivmenin çarpımına eşit olduğunu ifade eden yasa ve etki ile tepkinin eşitliği fiziğin en önemli yasalarındandır.
Yayımladığı kitaplardan bazıları Philosophiae naturalis principia mathematica, principia,opticks sayılabilir.

GALİLEO GALİLEİ




Galileo Galilei, (1564 - 1642), modern fiziğin ve teleskobik astronominin kurucularından olan İtalyan bilim adamı.

1564'te İtalya'nın Pisa şehrinde doğdu. Dönemi­nin tanınmış müzikçilerinden Vincenzo Galile­i'nin oğlu olan Galilei, ilk tahsilini Floransa'da yaptı. 1581'de Pisa Üniversitesinde tıp tahsiline başladı, ancak parasızlıktan okulu terk etti. 1583'ten itibaren matematiğe ilgi duyan Galilei, bu konudaki çalışmaları sayesinde 1589'da Pisa'da profesörlük elde etti.

Sarkacın, yüzen cisimlerin ve hareketin Aristo fiziğinden farklı bir düşünceyle matematiksel olarak ele alınması gerektiğine inanan Galilei, Pisa Kulesinden ağırlık düşürerek Aristo'nun yanlışlığını açıkça gösterdi. Bu davranışı yaşlı profe­sörlerle anlaşmazlığa düşmesine sebep oldu. 1592'de Pisa'yı terk ederek, Padova Üniversitesi matematik kürsüsüne geldi.

1597'de pratikte çok faydası olan pusulayı ticari olarak piyasaya arz etti. 1600 senesinden hemen sonra ilkel bir termometre, insan kalp atışının ölçümünde kullanılmak üzere bir sarkaç ve 1604'te serbest düşüşün matematik kanunlarını keşfetti. Ancak düzgün ivmeli hareket kavramı hatalıydı. 1609'da Hollanda'da teleskopun bulunduğunu işitti. Kendisi daha ileri bir alet yaparak bunu astronomi gözlemlerinde kullandı. 1610' da aydaki dağlar, yıldız kümeleri ve Samanyolu üzerine ilk tespitlerini yayınladı. Bu arada Jupiter'in dört uydusunun varlığını bildirdi. Bu kitabı çok ilgi uyandırdı ve Floransa'da saray matematikçisi olmasını sağladı. Hemen sonra Venüs gezegeninin devreleri ve Satürn’ün şekli hakkında bilgi verirken, astronomideki Ptolemy (Batlamyus) sistemini tartıştı.

1611'de Roma'ya gitti ve oradaki Bilim Akademisi'ne üye seçildi. Floransa'ya dönüşünde hidrostatik üzerine pek çok profesörün itirazına sebep olan kitabı ile 1613'te güneş lekeleri üzerine yazdığı eserini yayınladı. Bu eserinde Kopernik sistemini açık bir şekilde müdafaa etti. Bundan dolayı papazların ağır hücumuna uğradı. 1615'te bizzat Roma'ya giderek iddiasını müdafaa eti. Ancak 1616'da Papa Beşinci Paul tarafından kitaplarını tetkik için bir komisyon kuruldu. Bu komisyon Galileo'nun kitaplarını yasaklamadı. Sadece dünyanın döndüğü iddiasından vazgeçmesini istedi.

Galilei, bir müddet bilimin pratik yönüne döndü, mikroskobu geliştirdi. Ancak 1618'de üç kuyruklu yıldızın görülmesiyle kiliseyle münakaşaya girdi. Arkadaşının Sekizinci Urban olarak Papa seçilmesinden cesaret alarak yazdığı "İki Kainat Sistemi Üzerine Konuşmalar" adlı eserini 1632'de yayınladı. Ancak kitabı daha önce yapılan uyarılarla çeliştiği söylentilerine rağmen Roma’da mahkemeye çağrıldı. 1633'te bu kitap yasaklandı ve kendisi müebbet hapse mahkum edildi.

Yetmiş yaşında hapsedilen Galilei'nin gözleri kör oldu ve 1642 yılında hapiste öldü.

FİZİK




Fizik Nedir?
Fiziksel bilimlerin en temeli olan Fizik, genel ya da geçici yasalara bağlı,deneysel olarak araştırılabilen, ölçülebilen, matematiksel olarak tanımlanabilen madde ve enerji olgularıyla uğrasan bir bilim dalıdır. Kimya, astronomi, biyoloji gibi fizik de duyu organları ya da olcu araçlarıyla algılanan doğa olaylarıyla ilgilenen bir bilim dalıdır. Doğa bilimleri,bir cismin uzunluğu,kütlesi,sıcaklığı,bir olayın suresi gibi gerçeğin sadece ölçülebilen özelliklerini ele alırlar. Duyulan ve algılanan her şey ölçülemez. Bu yüzden doğa bilimleri gerçek hakkında kaçınılmaz olarak kısıtlı bir fikir verirler.Doğal olaylar dünyası temel taneciklerin sonsuz küçük dünyasıyla galaksilerin sonsuz büyük dünyası arasında uzandığından olağanüstü bir çeşitlilik gösterir. Fizikobur doğa bilimlerinin ilgilendikleri olaylarla uğraşır. Fakat bunu farklı bir acıdan ve özellikle değişik bir amaçla yapar. Fizikle obur bilimler arasındaki fark, fiziğin mümkün olduğu kadar genel yasalar koymak istemesidir. Fizikçiler bütün doğa olaylarının yorum ve açıklamasını tek bir formül altında toplamak ister. Fizikdiğer fiziksel bilimlerin (astronomi,kimya ve jeoloji) temelidir. Fizik ile kimya yakın bilimler olmasına rağmen inceledikleri olaylar bakımından birbirinden ayrılırlar.Fizik,maddenin yapısında değişiklik meydana getirmeyen geçici olayları inceler,kimya ise;maddenin yapısında değişiklik meydana getiren devamlı olayları inceler.

Fizik olayları Nasıl İnceler?
İnsanlar, yüzyıllar boyunca etraflarında gecen tabiat olayları karsısında zihinlerinde beliren “Neden”, “Niçin?” sorularına aradıkları cevapları,geleneklerde veya dini otoritelerin fikirlerinde buldular. Bu cevaplar onları tatmin etmese dahi, geleneklere ve otorite saydıkları kimselerin fikirlerine itiraz etmeyi düşünmedikleri için onları aynen kabul ettiler.
Mesala, cisimlerin düşmesi hakkında eski Yunan Filozofu Aristo’ya sorulan “ağır cisimler mi yoksa hafifcisimler mi daha hızlı düşerler?” sorusuna,yanılmazlığı mutlak sayılan filozof “ağır cisimler” diye cevap verdiği için, yüzyıllarca bu fikir kabul edildi. Fakat ilk defa İtalyan bilgini Galileo (Gafile,1564-1642) “boşlukta bütüncisimler ayni hızla düşerler” diye Aristo’nun fikrine itiraz ettiği zaman, kimse ona inanmadı. Çünkü büyük filozof Aristo yanılmazdı.
Galileo İtalya’daki eğik kulede deneyler yaparak hafif bir cisimle ağır bir cismin ayni hızla düştüklerini gösterince sağ duyu sahipleri Galileo’ya hak verdiler. Fakat birçokları gözleriyle gördükleri gerçek karsısında bile “Bu olamaz,Aristo yanılmaz” diyerek uzaklaştılar. Aristo’nun,aksini söylemesi ile gerçek ortaya çıktı ve böylece Galileo olayları gözlem ve deneylerle inceleyen yeni bilimsel bir metodun kurucusu oldu.
İste deneysel bir bilim olan fizikte de,olayları incelerken önce o olaylar hakkında gözlemler yapılır, bu olaylarüzerine etki eden çeşitli etmenler incelenir, bu etmenlerin olaylar üzerine yaptıkları etkileri arasında matematiksel bağlantılar araştırılır ve bundan sonra da bu fiziksel olay kanun veya prensiplere bağlanır.
Günümüzde en genel anlamıyla fizik,gerek Doğal olarak insanin doğrudan karsılaştığı,gerek algılanabilir dünyanın cansız nesnelerini ve olaylarını konu edinen bilim dallarından oluşmuş bir bütündür. Ancak,fizik, bu nesnelerle olayların genel ve temel görünümüyle sinirlidir.

15 Şubat 2011 Salı

KÖRLÜĞÜN TEDAVİSİ



İngiliz biliminsanları körlüğü iyiletirmek üzere dünyanın ilk kök hücre tedavisini geliştirdi. 

Uzmanlar, geliştirilen yeni tedavi yöntemi sayesinde, altı ya da yedi yıl içinde yaygın hale gelecek bir saatlik bir işlemle körlüğe son vermenin rutin hale geleceğini tahmin ediyor. 

Londra Üniversitesi göz enstitüsü ve Moorfields göz hastanesinden biliminsanları ve cerrahların dahil olduğu bir ekip tarafından geliştirilen tedavi uyarınca, bozulmuş hücre tabakası, embriyonik kök hücrelerinden oluşturulan yeni hücrelerle değiştiriliyor. 

Tedavi, körlüğün en yaygın nedeni olan, yaşa bağlı Maküla Dejenerasyonunu (AMD) ortadan kaldırmak üzere geliştirildi. 

Yeni tedaviyle, embriyonik kök hücreler, kaybedilmiş hücrelerin kopyalarına dönüştürülüyor. Daha sonra retinanın arkasına konulan yapay bir zar üzerine yerleştiriliyorlar. 

İngiliz ekip tarafından tamamlanan laboratuvar denemeleri, kök hücrelerin AMD'ye benzer hastalık taşıyan farelerde körlüğü engellediğini ortaya koydu. Domuzlar üzerinde yapılan deneylerde de başarılı sonuçlara ulaşıldığı kaydediliyor. 

Ekip lideri profesör Pete Coffey, tedavinin bir saatten az süreceğini belirterek, 'Ayakta tedavi olarak düşünülebilir. Bu tedavinin yagın hale gelmesi için çalışıyoruz' diye konuştu. 

İngiltere'deki AMD derneğinden Tom Bremridge de, 'Bu hastalar için ileriye doğru çok büyük bir adım. Tedavi onaylanır onaylanmaz, çok sayıda hastaya uygulanabilecek' diyor. 

İlaç devi Pfizer, tedavinin hastalara ulaştırılması için araştırmaya mali destek sağlamak üzere talip olurken, ekip, laboratuvar deneylerini onaylatmak üzere başvuruda bulundu. Klinik deneylerinin iki yıl içinde yapılması planlanıyor. Böylece insanlar üzerinde embriyonik kök hücreleri dünyada ikinci kez denenmiş olacak. Embriyonik kök hücrelerinin insanlar üzerinde kullanılacağı açıklanan ilk tedavi, omurilik hasarı olan hastalara yönelikti ve uygulama bu yıl ABD'de başlayacak. 

İNGİLTERE


Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığıİngiltere Avrupa’nın kuzeybatı kıyısında yer alan Britanya Adalar Topluluğu üzerinde, dört ülkeden oluşan bir devlet. Bu adalar topluluğu Büyük Britanya ve 
İrlanda Adalarıyla birlikte, 5000 küçük adadan meydana gelmiştir. Batısında İrlanda Denizi, doğusunda 
Kuzey Denizi, kuzeyi, güneybatısı ve kuzeybatısı
Atlas Okyanusu ile çevrilidir. Bu Birleşik Krallığa Büyük Britanya, Kuzey İrlanda, İskoçya Krallığı ve Gall Prensliği dahildir.
İngiltere, Birleşik Krallığı oluşturan 4 ülkeden en geniş ve en kalabalık olandır. 60 milyondan fazla olan Birleşik Krallık nüfusunun %85'i (yaklaşık 50 milyon kişi) İngiltere'de yaşamaktadır.



11 Şubat 2011 Cuma

ELEKTRİKLİ TÜRK YAPIMI OTOMOBİL




Dünyada giderek yaygınlaşan elektrikli otomobil piyasasında ilk yerli üretim elektrikli otomobil 2012 yılında Türkiye yollarında olacak.
7 saatlik şarjla 300 kilometrenin üzerinde yol yapabilen otomobil, 100 kilometre hızın üzerine çıkabilecek.

Ankaralı Oscar firmasının koordinatörü Erdem Ufacık, firmalarının 1974 yılında kurulduğunu ve bugüne kadar inşaat aletleri üretimiyaptığını belirterek, "Firmamız son yaşanan ekonomik krizle birlikte AR-GE'ye yöneldi ve elektrikli otomobil yapmaya karar verdi. İlk olarak fabrikalarda, tesislerde, otellerde veparklarda kullanılabilecek şekilde küçük elektrikli araçlar ürettik. Bunlar yük ve insantaşımada kullanılabiliyor. Bu araçlardan bazılarını savaş uçaklarını hangara sokmak ve hangardan çıkarmak için Hava Kuvvetleri Komutanlığı satın aldı. Bu modellerin fiyatı 6 bin 500 dolardan başlayıp, üzerindeki donanıma ve motor gücüne göre 11 bin dolara kadar çıkıyor. Bu araçlarımız özellikle sessiz olması, egzoz gazı salmaması ve ekonomik olması nedeniyle tercih ediliyor" dedi.

İLK
SERİ ÜRETİM ELEKTRİKLİ OTOMOBİL 2012'DE YOLLARDA
Firmanın trafiğe çıkmaya uygun elektrikli otomobil üretmek için çalışmalarını tamamladığını da dile getiren Ufacık, "Bu otomobilin dizaynımotoru ve gerekli her türlü donanımı tasarlandı. Şu an seri üretime geçmek için hiçbir engelimiz kalmadı.

Sanayi Bakanlığı'ndan gerekli izinleri de aldık ve bu otomobillerimizden ilk 500 tanesi 2012 yılında Türkiye yollarında olacak. Tamamen elektrikle çalışacak buotomobil, ürettiğimiz diğer elektrikli modellerimizle aynı motora sahip olacak. Ancak şu an ürettiklerimizin hızını 22 kilometrede sınırladık. Bu otomobilimizdehızı 100 kilometrenin üzerin çıkarmayı planlıyoruz. 7 saat şarj edilen buotomobil, 300 kilometrenin üzerinde yol yapabiliyor. Şehir içi trafiği için uygun olan bu otomobilin fiyatı konusunda ise henüz bir karar verilmedi" şeklinde konuştu.