English French German Spain Italian Dutch Russian Portuguese Japanese Korean Arabic Chinese Simplified

12 Ağustos 2011 Cuma

Bediüzzaman - Said-i Nursi




Said Nursî (Bediüzzaman- Said nursi nüfus kaydında Sait Okur) (d. 5 Ocak - 12 Mart1878[3] Hizan Bitlis - ö. 23 Mart1960 Şanlıurfa) Kürt asıllı İslam âlimi Risale-i Nur Külliyatı'nın yazarı ve Risale-i Nur hareketinin kurucusu. Medrese hocası Molla Fethullah Efendi tarafından verilen "Bediüzzaman" (zamanın en iyisi) lakabı zamanla fikirdaşlarınca ismiyle beraber anılarak Bediüzzaman Sait Nursî olarak söylenmiştir



Hayatı
Said Nursi 1876 yılında Bitlis’in Hizan ilçesine bağlı İsparit nahiyesinin Nurs köyünde (bugünkü Kepirli) doğdu. Babasının adı Mirza annesinin adı Nuriye'dir. Nursi hayatının Eski Sait Yeni Sait ve Üçüncü Sait olmak üzere üç dönemden oluştuğunu ifade eder. Eserlerinde 45 yaşına kadar olan hayatını Eski Sait dönemi olarak ifade etmiştir. Eski Said imani yöntemlerle birlikte İslamiyete siyaset yoluyla da hizmet edilebileceği fikriyle hareket etmiştir. Daha sonra zamanın gelişen olayları onun bu fikrini değiştirmiş ve siyasetten tamamiyle çekilmiştir. Eski Sait'in Yeni Said'e geçişinde Said Nursi'nin Abdulkadir Geylani'nin Fütuh'ul Gayb isimli kitabından aldığı ders önemli rol oynamıştır.
Risale-i Nur Külliyatı'nın büyük kısmı Yeni Sait döneminde yazılmıştır. Said Nursi Eski Said ile Yeni Said dönemlerini şu cümlesiyle özetlemektedir:
"Eski Said daha ziyade akli gidiyordu Yeni Said ise ilhama da mazhardır akıl-kalp ittifakıyla hareket eder." Afyon hapsinden sonraki hayatını ise "Üçüncü Said" dönemi olarak ifade etmiştir. Bu dönemdeki vazifesinin imani hizmetlerinin yanısıra toplumsal konulardaki vazifelerinin de tamamlanması şeklinde olduğunu ifade etmiştir. Bu dönemde yazımı tamamlanmış olan Risale-i Nur eserlerinin farklı kesimden insanlara ulaştırılmasıyla ilgilenmiştir. Bu amaçla birçok şehirde ve köylerde el ile yazılan risalelerin okunması okutulması bazı merkezlerde risalelerin daktilo ile çoğaltılması; Ankara İstanbul ve doğu illerini de kapsayacak şekilde risalelerin bütün toplumsal tabakalara ulaştırılması işleri ile ilgilenmiştir. Yine bu dönemde mahkemelerden iade edilen Nur Risaleleri ve bazı illerde bir kısım Nur Talebelerine dava açılması sebepleriyle resmi makamlarla görüşmeleri olmuştur. 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti hükümetinin Risale-i Nur hareketine olumlu bakması ve yayımlanmasına engel olmaması sebebiyle risaleler bu dönemde matbaalarda basılmış ve gerek Anadoluya gerek Mısır Pakistan Amerika Roma gibi çeşitli ülkelere gönderilmiştir.


Eski Said Dönemi




Tahsil hayatı ve I.Meşrutiyet Dönemi


Zamanın harikası (zamanın eşsiz güzelliği) anlamına gelen fikirdaşlarınca Bediüzzaman ismi takılmışsa da Molla Said Molla Said-i Meşhur Said-i Kürdi Said-i Nursi gibi isimler kullandığı bilinmektedir. İlk eğitimini Nurs köyünde ağabeyi Molla Abdullah'tan almıştır. Tağ Köyü’ndeki Molla Mehmed Emin Efendi’nin medresesinde öğrenim hayatına başladığında Said Nursi dokuz yaşındaydı.Tarihçe-i Hayat isimli eserinin İlk Hayatı kısmında izzetine çok önem verdiği ve âmirane söylenen en küçük bir söze bile tahammül edemediği bu nedeniyle Tağ köyü medresesinden ayrıldığı ve köyüne geri döndüğü yazılmıştır. Köyüne döndükten sonra haftada bir ziyaretlerine gelen ağabeyi Molla Abdullah'ın verdiği dersleri takip etti. Beş yıl süren tahsil hayatı boyunca Molla Mehmed Emin Efendi Medresesi Mir Said Veli Medresesi Molla Fethullah Efendi Medreselerinde eğitim aldı. Risalelerinde bu süre zarfında Kur’an’ı hatmettiğini sarf ve nahiv kitaplarını İzhar’a kadar okuduğunu Doğu Beyazıt’ta bulunan Şeyh Mehmet Celali’nin medresesinde üç ay süren bir eğitim gördüğünü bu eğitimi sırasında her gün günde üç saat meşgul olarak yüze yakın kitabı okuyup ezberine aldığını medreselerde eğitimi yapılan kitaplar dışında pek çok başka kitabı da okuduğunu yazmıştır. Daha sonra icazetini aldığı ve sonra Doğubeyazıt’tan ayrıldığı bildirilmektedir.


Arkadaşları ve bazı hocalarıyla olan tartışmaları ve kavgaları sebebiyle medrese eğitiminde aksamalar olmuştur. Bir gün Said Nursi'yi öldürmek için Cezire Ağa'sının hizmetçisi hançerine davrananınca Said Nursi silahına davranır fakat muhatabında hareket görmeyince onu soğuk suya batırıp çıkarır. Daha sonra köyüne dönen Said Nursi kışı köyünde geçirir. Bir gün rüyasında kıyametin koptuğunu görür sırat köprüsünün başına gidip durmak hatırına gelir: Rüyasında "Herkes oradan geçer ben de orada beklerim" diye düşünür ve sırat köprüsünün başına gider. Bütün peygamberleri teker teker görür ve nihayet Muhammed (s.a.v.)'i ziyaret ettikten sonra uyanır. Bu rüyadan etkilenerek tekrar eğitimine devam etmek istediğini babasına söyler babasının izniyle Müküs ocağındaki Mir Hasan Veli Medresesine gider.
Anlaşılması en zor konuları kolaylıkla anladığı okuduğu kitapları kolaylıkla ezberine aldığı ve ilmi münazaralardan galip ayrıldığı gibi özelliklerinden etkilenen Molla Fethullah Efendi'nin Molla Said'e "Bediüzzaman" lakabını vermiştir.




Risalelerinde bu dönemden sonra Bitlis’e gelen Said Nursi'nin ilmi alt yapısı ve farklı kişiliğinin Bitlis Valisi Ömer Paşanın dikkatini çektiği ve Vilayet konağında kalarak çalışmalarına devam etmesi için ona bir oda tahsis edildiği yazılmıştır. Risale-i Nur kitapçıklarından alınan bilgilere göre burada iki yıl ilmi çalışmalar yapan Said Nursi daha sonra Van Valisi Hasan Paşa tarafından Van'a davet edilmiştir ve Van'da on yıl kadar ilmi çalışmalarına Vali Konağı'nda devam etmiştir. Hasan Paşa'nın valilik görevini bırakmasından sonra İşkodralı Tahir Paşa da Said Nursi ile ilişkilerini devam ettirmiş ve Said Nursi konağın kendisine ayrılan bölümünde çalışmalarına devam etmiştir.Valinin konağında ilmi çalışmalarına devam ederken kendi medresesi olan Horhor Medresesi'nde de talebelerine ders vermekte olduğu da kendi eserlerinde anlatılmaktadır.


Said Nursi fen bilimleriyle İslami ilimlerin birlikte okutulacağı idealindeki üniversite düşüncesini hükümete iletmek için 1907 yılında İstanbul'a gelir.Mısır'daki Ezher Üniversitesine kardeş olarak tarif ettiği bu üniversiteye Medresetüz-Zehra adını vermiştir. Bediüzzaman kendi deyimi ile İslam coğrafyasının merkezinde bu üniversiteyi kurarak din ilimleriyle fen bilimlerinin birlikte okutulmasını hedeflemiştir. Medresetüz-Zehra'nın ArapçaTürkçe ve Kürtçe olmak üzere üç dilde eğitim yapacağını belirtmektedir. İstanbul’da ilk önce Ferik Ahmed Paşa’nın evine yerleşmiştir. Doğu’da kurulmasını istediği üniversite ile ilgili bir dilekçeyi padişahın özel kalem dairesi olan Mabeyn-i Hümayun’a sunan Said Nursi'nin bu talebi için hükümet bir teşebbüste bulunmadı. İstanbul'a gelişinden iki ay sonra Fatih'te bulunan Şekerci Hanı'na yerleşen Said Nursi odasının kapısına “Burada her suale cevap verilir her müşkül hallolunur; fakat sual sorulmaz” şeklinde bir yazı asarak ilmi bilgisini kanıtlamak istedi.


Gençlik hayatı


Van'da Medresetü’z-Zehra isimli bir okul kurma fikrini gerçekleştirebilmek için 1907 yılında II. Abdülhamit'e istida vermek amacıyla selamlık törenine üzerinde yöresel kıyafetleri başında sarığı ve hançeri ile katıldı. Bu hareketi neticesinde önce tutuklandı daha sonra akıl hastahanesine kapatıldı.1907'de serbest kaldıktan sonra keskin bir Abdülhamit muhalifi olarak İttihat ve Terakki Cemiyetiyle irtibata geçmek için Selanik'e gitti. Selanik'te cemiyetin önde gelen isimlerinden daha sonra Selanik Mebusu olacak olan Emanuel Karasso ile ve cemiyetin diğer önderleri ile görüştü.Selanik'de Meşrutiyetin İlanı'ndaki kutlamalarda II. Abdülhamit idaresine karşı hürriyet nutukları söyledi. Nutuklarında hürriyet'in gelmesinden önce Gebermiş İstibdadı muhafaza için şeriat meselesinden geri adım atılmış olduğunu söylemişti. Bu dönemde Osmanlı Devletinin güvenlik ve istihbarat kurumu olan Teşkilat-ı Mahsusa'da görev aldığı İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üye olduğu yazılmıştır. Teşkilat-ı Mahsusa tarafından 1915 yılında Bitlis'de Rus Cephesinde görevlendirildiği Libya'ya gönderildiği tarihçi Cemal Kutay tarafından yazılmış ancak bu görevlendirilme bilgisinin doğru olmadığı yönünde itirazlar olmuştur.
1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilanından hemen önce İstanbul’a geldi. İstanbul'da Derviş Vahdeti'nin Volkan Gazetesi'nde yazdı. İslamcı bir siyasal parti olan İttihad-ı Muhammedi Fırkası'nın kuruculuları arasında yer aldı. Volkan Gazetesi bu fırkanın yayın organıydı. 13 Nisan1909 (Rumi 31 Mart 1323) tarihinde 31 Mart Vakası patlak verdi. Selanik'ten gelen Hareket Ordusu aradan 11 gün geçtikten sonra isyanı bastırabildi. Bazıları İttihad-ı Muhammedi Fırkası'nın ileri gelenleri olmak üzere isyanı çıkaranlar ve Derviş Vahdeti ile birlikte Divan-ı Harp'te yargılandı Derviş Vahdeti ve 16 kişi idam edildi Said Nursi davadan beraat etti. Serbest kaldıktan sonra Serbesti Gazetesi'nde ordunun ruhu ve ülküsünün okullu subaylar olduğunubunlara isyan etmenin cinayet olduğunu yazmıştır. İsyanın ardından Batum üzerinden Van'a gitti. 1911 yılında tekrar İstanbul’a döndü. 1915-1917 arasında Osmanlı-Rus Savaşında Kafkas Cephesinde esir düştü. 1917 yılında Kostroma Esir Kampı’ndan kaçarak yurda döndü. Dar-ül Hikmet-ül İslamiye'de görev aldı. Kürt Teali Cemiyeti'nin üyeleri arasında olduğu tarihçiler tarafından yazılmış ancak Said Nursi'nin bu cemiyetin kendisine gönderdiği teklifi mektupla verdiği cevapta reddettiği ifade edilmiştir. Said Nursi'nin etnik ayrımcığa karşı olduğu ve Kürt Teali Cemiyeti'ne yazdığı mektupla bunu açıkladığı belirtilerek Kürt Teali Cemiyeti üyeliği bazı tarihçilerce kabul edilmemektedir. 15 Şubat 1919 tarihinde sonradan Teâli-i İslâm Cemiyeti adını alan Cemiyet-i Müderrisîn'in kurucu azaları arasında yer aldı. Kurtuluş Savaşı sırasında milli mücadeleyi destekledi. 9 Kasım 1922 tarihinde Milli Meclis'te 2. oturuma dinleyici olarak katıldı. Cumhuriyet ilan edildikten sonra hükümetin islami esaslara riayet etmediğini düşündüğünden Ankara'yı terketti ve Van'a gitti.


Yeni Said Dönemi


1925 yılında Şeyh Said Ayaklanması patlak verdi. Halkı islam dini adına ayaklanmaya çağıran Şeyh Said ve ayaklanmaya katılanlar tutuklandı. Şeyh Said ve suçlu bulunan ayaklanmacılar İstiklâl Mahkemesince idama mahkûm edildi. Şeyh Said isyanı ile ilgisi olduğu iddiasıyla Burdur'a sürgün edilen Said Nursi aşağıdaki sözleriyle kıyamı başlatan Şeyh Said'in baş kaldırısına karşı çıktığını ifade etmiştir.
"Yaptığınız mücadele kardeşi kardeşe öldürtmektir ve neticesizdir. Türk milleti İslâmiyete bayraktarlık etmiş dini uğrunda yüz binlerlemilyonlarla şehid vermiş ve milyonlar veli yetiştirmiştir. Binaenaleyh kahraman ve fedakar İslam müdafiilerinin torunlarına yani Türk milletine kılınç çekilmez ve ben de çekmem."
1934 yılında kendisi ve bazı talebeleri Eskişehir'de tutuklandı. Eskişehir ağır Ceza Mahkemesinin verdiği kararla kendisi ve bazı talebeleri 11 ay hapis ve Kastamonu'da mecburi ikamet cezası aldı. 1935 senesinde yargılama süresi 11 ayı geçtiği için tahliye oldu bazı talebeleri ise zaten beraat etmişti.1943 yılında Denizli Ağır Ceza Mahkemesi'nde Said Nursi ve öğrencilerinden oluşan 126 kişi yargılandı. Mahkeme 16/6/1944 tarih ve 199/136 sayılı beraet kararı ile neticelendi. Temyiz mahkemesi beraet kararını 30/12/1944 tarihinde onayladı.1948 yılında siyasi amaçlı dernek kurma suçundan Afyon'da 20 ay hapis cezası aldı. Karar temyiz edildi ve temyiz mahkemesi aynı suç iddiasıyla yargılandığı Denizli Mahkemesiden beraat ettiği için kararı esastan bozdu ve duruşmalar tekrar başladı.Fakat yargılamanın uzaması ve Said Nursi'nin tutuklu yargılanıyor olması sebebiyle hakkında karar kesinleşmeden verilen 20 aylık ceza süresini hapishanede doldurdu ve 20 Eylül 1949 günü tahliye edildi. 1950 yılında Demokrat Parti Hükümetinin umumi af ilan etmesiyle af kapsamına giren mahkeme kapandı ve dosya ortadan kaldırıldı. Cumhuriyete ve çağdaş rejime karşı olduğu siyasi amaçlı dernek kurduğu ve benzeri iddialar ile sırasıyla önce Isparta yakınlarında Barla adında bir nahiyeye sürüldüardından Eskişehir (1935) Kastamonu (1936) Denizli (1943) ve Emirdağ’a (1945) sürüldü. Risale-i Nur Külliyatı adı altında topladığı eserleri kaleme aldı. 23 Mart1960 yılında Şanlıurfa'da vefat etti. Cenazesi önce Şanlıurfa Halil-ür Rahman dergâhına defnedildi. Daha sonra 1960 darbe yönetimince mezarı yıktırılarak na'şı bilinmeyen bir yere taşındı. 2006 yılında halka açılan Yassıada arşivleri arasında Said Nursi' nin defin tutanağı da bulundu. Tutanağa göre Said Nursi'nin na'şı Isparta şehir mezarlığına nakledilmişti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder